Direnişiniz bizim de direnişimizdir:
Türkiye’deki devrimci kadınlara
Türkiye kadınları bu rejimi kabul etmemişler ve kabul etmeyecekler. On yıllık AKP iktidarında kadın ve töre cinayetlerinin 14 kat arttığı herkes tarafından bilinmektedir. AKP iktidarı ve onu destekleyen ABD emperyalizmi, bu iktidarının ‘demokrasi’ ve “yumuşak İslamcılık” terimlerini birleştirerek halkın çoğunluğunu tatmin ve temsil etmekte olduğunu savunmaktadırlar. Türkiye’deki halkların son direnişi bu teorilerin hepsini boşa çıkardı ve bu yalanları açığa çıkaran önemli bir örnek oldu. Erdoğan’ın demokrasisi Türkiye kadınları için en yüzeysel seviyede, sadece okul ve işyerlerinde başörtüyü serbest bırakmakla özetlemiştir, onun “yumuşak İslamcılık” anlayışı sadece kadınların kürtaj gibi en doğal haklarını çiğnemek ve islami değerlere dayanan bir yaşam tarzını dayatmakla yorumlanmaktadır.
Bildiğimiz üzere 1979 da Humeyni’nin başında bulunduğu bir İslami rejim İran’da kuruldu. Ama o günlere dair bilmediğiniz çok şey var. Örneğin; Bu karanlık güçlerin kendi halkına reva gördükleri zulüm ve uyguladığı baskıcı politikaları eski Şah rejiminden hiç geri kalmadı, dahası ekonomik bakımından İran’ı tümden emperyalizme bağlamakla Şah’ın önüne bile geçti. Humeyni iktidari sözde emperyalizme karşı duracaktı ama onun ‘emperyalizm karşıtı’ anlayışı sadece toplumu daha geriye götüren, dinin kurallarını yönetim ve yasalara sokmaktan ibaretti.
Erdoğan hükümetinin Türkiye’de iktidara gelen diğer Kemalist rejimlerden bir farkı yoktur. Sadece din ve şeriaat üzerine bir devlet kurarak, (ki bu oluşumun merkezinde kadının düşünce ve bedeni kontrol etmek yatmaktadır) daha öncekilerin uygulamadığı şiddeti uygulamaya çalışmaktadır.
Bundan bir yıl önce Receb Tayyip Erdoğan kürtaj ve sezeryan konularını gündeme getirdi ve çocuk istemeyen ya da az isteyen kadınlarla ilgili açıklamalarda bulunmuştu. Erdoğan, kürtaj konusunu Türk kadınına yakıştırmamış, ‘’geçmiş’teki şan ve şevketini yeniden geri alabilmesi için kadının geleneksel rolünü takviye etmesi gerektiğini ‘’ vurgulamıştı. O, kadının anne olmak haricinde her hangi bir kutsallığının olmadığını savunmuştu. Başka bir deyişle, onun iktidari ve onun yönettiği rejim de kadının toplumda anne rolü haricinde herhangi bir ünvana sahip olmadığı savunmuştu. Erdoğan ‘’çocuk doğurmayan kadınlar Türkiye düşmanlarıyla ittifak içindedirler ‘’ demiş, dolaysyıla her Türk kadınının en az üç coçuk sahibi olması gerektiğini dile getirmişti. Erdoğan bu açıklamalarıyla kendi iktidarında kadınların beden ve yaşamlarını tümüyle kontrol altında alınacağını açıkça belirtmişti. Bu doğrultulda Kadın ve Aile Bakanlığının adını da ‘Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ olarak değiştirdi. Erdoğan’ın Partisine bağlı olan Ankaa Büyük Şehir Belediyesi başkanı da bu konuda televizyona çıkıp kadınları aşağılayarak, “Onların hayat değeri bir cenin kadar olmayıp, o çocuğun canını almak yerine kendilerini öldürsünler” demişti. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ‘’ Kadın kendi bedeni üzerinde hiç bir hakka sahip değildir ve Allah onu çocuk doğurmak için yaratmıştır” şeklinde cümleler sarf etmişti.( Hurriyet Gazetesi 4 juni 2012 ).
Bugün Patriyarki ve baberki dünyanın meselelerinden biridir ve kapitalizm şidetle ona ihtyac duymakdatır. Kadın düşmanlığı da ortadoğuda kapitalizme bağlı İslamcı rejimleri kurmak yoluyla tesis ve tedarik edilmektedir. Dolayısıyla kadın düşmanlığı, İslami rejimleri kurmak ve kapitalizmin ahlaksızca oynadığı diğer oyunların hepsi bir planın farklı halkalarını oluşturuyorlar. Bu büyük komplo ve saldırılara karşı Ortadoğu ve dünyanın bütün kadınları hep birlikte Enternasyonalist devrimci bir direnişi başlatmalıdır, ve söz konusu devrimin ana hedeflerinden biri de kadınlara özgürlük olmalıdır. Unutmamalı ki günümüzde kadınların özgürlük mücadelesi büyük bir rol üstlenmektedir ve bu mücadelenin toplumun üzerindeki etkisi son derece önem taşımaktadır.
Söz konusu olan bu mücadelenin örneklerini bugün Türkiye meydanlarında yürümekte olan direniş ve devrimci hareketlerin içinde görmek mümkün ve bu konuda çok umutluyuz. Bu hareketlerin daha büyük bir mücadeleye dönüşmesini umuyor, mücadelenin ana hedefinde de eski gerici sistemlere son vermek, yerine eşitlikler ve özgürlüklere dayalı bir sistem ve kadının özgür olduğu bir toplumun inşasını umut ediyoruz.
İnanıyoruz ki Türkiye’de devrimci kadınlar, her geçen gün daha da büyüyen kadın düşmanlığını teşvik eden, Suriye’ye karşı yürüttüğü yanlış politikalarından ve Paris’teki PKK üyesi üç kadının suikastının hesabını Tayyip Erdoğan’dan soracaklardır. Ayrıca Erdoğan’ın Kürt sorunu ile ilgili yürütmekte olduğu kandırmaca planlarını ifşa edecek, kapitalizm destekçisi olan Erdoğan’ın doğa ve çevreye verdiği zararların hesabını soracaklardır.
Esarete son verelim! Emekçi kadınların gücünü birleştirelim ve devrim için harekete geçelim!
Yaşasın kadınların enternasyonal dayanışması.
İran’da İslami Cumhuriyet’e hayır! Emperyalizmin İran’a müdahelesine hayır!
Türkiye’de AKP-izm ve Kemalizm’e hayır!
13 juni 2013
8 Mart Kadınları Örgütü (İran- Afganistan)
8 March Women’s organisation (Iran- Afghanistan)
www.8mars.com / zan_dem_iran@hotmail.com
www.facebook.com/8Marsorg / www.youtube.com/8marsorg